“Gerçek acı gösteri ister mi?” — Kriyah’a samimi ama rahatsız edici bir giriş
Bir dostumu cenazede “kriyah” için elbisesinin yakasını yırtmaya zorlanırken gördüğümde içim burkuldu. Acı zaten çıplaktı; kumaşın yırtılması onu daha “gerçek” yapmadı. O an, şu sert soruyu kendime sordum: Kayıp karşısında sessizliğin hakkını vermek varken, neden kumaşın çığlığına ihtiyaç duyuyoruz? Kriyah, kimileri için acıyı bedenle konuşur hâle getiren asil bir dil; kimileri içinse zorunlu bir performans. Peki, hangisi?
Kriyah nedir? Kısa tarihçe ve amaç
Kriyah, Yahudilikte birinci dereceden yakınını kaybeden kişinin (anne-baba, eş, çocuk, kardeş) giysisini yırtmasıdır. Amacı, kaybın geri döndürülemezliğini somutlaştırmak; kalpteki yarayı bedene ve topluluğa görünür kılmaktır. Ritüelin kökleri eski metinlerde yasın “yırtma” ile ifade edildiği anlatılara uzanır. Yırtılan kumaş, telafi edilemeyen kırılmayı sembolize eder: Geri dikseniz de dikiş izi kalır; tıpkı acı gibi.
Nasıl yapılır? (Uygulama farkları ve katı kuralların gevşeyen sınırları)
Kimler, ne zaman?
Geleneksel olarak kriyah, ölümü öğrenince veya cenaze töreni esnasında yapılır. Bazı cemaatler gömü öncesinde, bazıları ise törenin belirli bir duasından sonra uygular. Uygulama coğrafyaya, mezhebe ve yerel rabbinik otoritelere göre değişir.
Sol mu sağ mı, kaç santim?
Klasik uygulamada anne-baba için kalbin üstünden, diğer yakınlar için sağ taraftan yırtılır; yırtığın “görülebilir” olması beklenir. Ancak modern yaşamda kıyafet çeşitliliği ve mekân görgüsü (sinagog kuralları, mezarlık düzeni) bu ayrıntıları esnetmiştir.
“Kriyah kurdelesi” ve sembolik alternatifler
Pek çok yerde gerçek giysi yırtmak yerine iğneyle takılan siyah bir şerit (kriyah kurdelesi) yırtılır. Bu, ritüelin “iz bırakma” amacını korurken kıyafeti ziyan etmemeyi sağlar. Bazıları bunu “amaca uygun asgari” görürken, diğerleri “ruhu boşaltılmış bir formalite” diye eleştirir.
Eleştirel bakış: Güçlü yanlar, zayıflıklar ve tartışmalı noktalar
1) Anlam mı, gösteri mi?
Kriyah, travma anında “dokunsal” bir deşarj sunar: Elleriniz yırtar, bedeniniz “artık eskisi gibi olmayacak” gerçeğini kabullenir. Fakat zorlama olduğunda, bireyin iç ritmine müdahale eder ve yasın kişisel ritmini kolektif bir koreografiye dönüştürür. Provokatif soru: Acıyı teyit etmek için gerçekten tanıkların nefesini, çıtırtının şokunu mu bekliyoruz?
2) Dindarlık mı, performans mı?
Topluluk içinde yırtma, dindarlığı görünür kılarak “yerini bilme” mesajı verebilir. Ama bu görünürlük, özellikle inancı sorgulayan ya da farklı ritüel dillerini tercih eden yaslı için sosyal baskıya dönüşebilir. Ritüel, inancı taşıyorsa yücedir; inanç ritüeli taşımak zorunda kaldığında ise ağırlık yaratır.
3) Cinsiyet, mahremiyet ve nüanslar
Geleneksel mütevazılık kuralları, kadınların kıyafet yırtarken beden hatlarını ifşa etmemesi gerektiğini vurgular. Bu uyarı pratikte bazen katı, bazen esnek uygulanır. Sonuç? Aynı acının farklı bedenlerde farklı kurallara tabi tutulması. Yasın cinsiyeti olur mu?
4) Sürdürülebilirlik ve tüketim
Kıyafet yırtmak, özellikle özel bir kıyafet söz konusuysa, ekonomik ve çevresel bir maliyet doğurur. Kriyah kurdelesi bu maliyeti azaltır; ama “kolay yol” olarak görüldüğünde ritüelin ağırlığını hafiflettiği iddia edilir. Acıya saygı, kumaşa saygıyla çatışmak zorunda mı?
5) Psikoloji: Şifa mı, tetikleyici mi?
Bazı yaslılar için yırtma, öfkeyi kontrollü ve meşru bir kanala aktarır. Bir kısmı içinse törenin dramatik anı, travmayı keskinleştirir. Zorlanmış bir kriyah, kontrol duygusunu daha da azaltabilir. Terapi diliyle soralım: Hangi bedensel eylem, hangi kişide şifa yerine tekrar travmatize eder?
6) Sınıf ve eşitsizlik
Kimi cemaatlerde yırtılacak “özel” kıyafet beklentisi, ekonomik adaletsizliği görünmez kılar. Kūrdele çözümü burada eşitleyici olabilir; ama bu kez de “hafifletilmiş dindarlık” tartışması doğar. Ritüel, cüzdana göre esnemeli mi?
Modern arayış: Ritüelin ruhunu koruyarak yeniden düşünmek
Esas amaç neydi?
Kriyah’ın özü, geri dönüşsüzlüğü işaretlemek ve yaslının duygusuna geçit açmaktır. Eğer bu hedef, kurdeleyle, bir parçayı sökerek, hatta elinizdeki mendili yırtarak da sağlanabiliyorsa, neden ille de pahalı bir ceketin yakası? Burada niyet ile alet arasındaki farkı berraklaştırmak gerekir.
Topluluk mu birey mi?
Ritüel, toplulukça paylaşıldığında dayanışmayı büyütür; ama bireyin acısına ayar çektiğinde yabancılaşma doğurur. Çözüm, kılavuzluk eden dinî liderlerin esnekliğinde ve yaslının rızasını merkez almada yatıyor: “Seni duyuyoruz—nasıl yapmak istersin?”
Provokatif sorularla bitirelim
- Bugün, görünür yas ile içsel matem arasında neden hâlâ kumaşı hakem tayin ediyoruz?
- Kurban ettiğimiz şey kumaş mı, yoksa kontrol yanılsamamız mı?
- Kriyah olmadan yas eksik midir, yoksa “kriyah gibi” bir jestle ritüelin özünü koruyabilir miyiz?
Son söz: Kırık kalbin dili tek değil
Kriyah, bazıları için benzersiz bir doğruluk anı; bazıları içinse gereksiz bir zorunluluk. Cesurca söyleyelim: Kutsal olan, kumaş değil, kalptir. Eğer yırtma eylemi kalbinize kapı aralıyorsa kıymetlidir; yoksa gömleğinize değil, dilinize, gözyaşınıza, sessizliğinize güvenin. Kayıp karşısında ritüelleri kutsarken, yaslının rızasını ve özgürlüğünü daha fazla kutsayalım. Şimdi siz söyleyin: Sizin için gerçek yas, ne zaman “yırtılır”?