GSYİH Neyi Ölçer? Felsefi Bir Bakış Açısı
Bir Filozofun Bakışı: Ölçülen ve Ölçemediğimiz
Bir felsefeci olarak, sayılar ve kavramlar arasında derin bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Tıpkı yaşamın anlamını sorgularken, matematiksel ve ekonomik ölçütlerin de kendi doğrularını ve sınırlarını taşıması gibi… Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH), sadece bir sayıdır, ama bu sayı, toplumsal yapıları, insanların refahını, devletin gücünü ve bir toplumun değer yargılarını ne derece yansıtıyor? Bu basit ama derin soru, yalnızca ekonomistlerin değil, filozofların da üzerinde düşünmesi gereken bir meseledir. Çünkü GSYİH, bir ülkenin ekonomik sağlığını ölçerken, aynı zamanda değerlerin, etik ilkelerin ve insanın doğasına dair düşündürmeleri beraberinde getirir.
GSYİH’nın tam olarak neyi ölçtüğüne bakarken, epistemolojik, ontolojik ve etik açılardan derinlemesine düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum. GSYİH, insanların nasıl yaşadığını ve neye değer verdiğini ölçerken, bir yandan da bizim bu değeri nasıl algıladığımızı sorgulamamıza yol açar. Gelin, bu soyut konuyu bu üç felsefi perspektiften inceleyelim.
Epistemoloji Perspektifinden: Gerçeklik ve Bilgi
Epistemoloji, bilgi teorisidir ve gerçekliğin nasıl algılandığını, bilgilerin nasıl üretildiğini ve paylaşıldığını sorgular. GSYİH’nın neyi ölçtüğünü anlamak için epistemolojik açıdan bakmamız gerektiğinde, öncelikle bu ölçümün temellendirilmiş ve doğruluğundan emin olunmuş bir bilgi olup olmadığını sorgularız. GSYİH, bir toplumun ekonomik üretim kapasitesini ölçerken, bu verilerin doğru ve eksiksiz olup olmadığını, nelerin hesaba katıldığını, hangi kriterlere göre hesaplandığını sorarız. Bir toplumun yalnızca parasal değerleriyle mi ölçülmesi gerekir?
GSYİH’nın sınırlı bir bilgi sunduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, ev işlerinin, gönüllü çalışmaların ya da çevreye olan olumsuz etkilerin hesaplamaya dahil edilmediğini göz önünde bulundurduğumuzda, GSYİH’nın her zaman tam bir gerçeklik sunmadığını fark ederiz. Bu durumda, GSYİH’nın öne sürdüğü bilgiler, bir toplumun gerçek durumunu anlamada ne kadar güvenilirdir? Gerçekten de ekonomik başarı ve toplumsal refah arasında doğrudan bir ilişki var mı, yoksa bu sadece sayılardan ibaret mi?
Ontoloji Perspektifinden: Varoluş ve Değer
Ontoloji, varlıkların ne olduğunu ve varlıkların anlamını sorgular. GSYİH’nın ölçtüğü şey yalnızca ekonomik üretim mi, yoksa bu üretimin toplumsal varoluşumuza ne tür bir katkı sağladığı da önemli bir sorudur. Ekonomi, bir toplumun maddi temelleriyle ilgili olduğu kadar, insanların yaşam tarzı, değerler ve toplumsal yapılarıyla da ilgilidir. Ancak GSYİH, bu değerlerin ve varlıkların niteliklerini pek fazla dikkate almaz. Örneğin, bir ülkenin GSYİH’si yüksek olabilir ama bu, toplumun bireylerinin gerçekten mutlu ve huzurlu olduğu anlamına gelmeyebilir.
GSYİH’nın ontolojik açıdan bir eleştirisi, onun insanı ve toplumu anlamadığını savunur. Bir insanın gerçek anlamda iyi bir yaşam sürdüğü söylenebilir mi? Bir toplumu mutlu, adil veya sürdürülebilir kılan nedir? GSYİH, bu tür nitelikleri ölçen bir ölçüt müdür? Bir toplumda bireysel mutluluk, çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal adalet, GSYİH ile doğrudan ilişkilendirilebilecek değerler midir? İşte ontolojinin bu noktada devreye girdiği yer, bu soruların yanıtlarını aradığımızda kendini gösterir.
Etik Perspektifinden: Değerler ve Toplum
Etik, doğru ve yanlış arasındaki sınırları sorgular. Bir ülkenin ekonomik başarısını ölçen GSYİH, etik açıdan nasıl değerlendirilmelidir? Bir toplumun ekonomik büyümesini sadece parasal bir başarı olarak görmek etik mi? GSYİH’nın, yalnızca ekonomik büyümeyi ödüllendirerek, toplumsal eşitsizlikleri, çevresel tahribatları ve insani değerleri göz ardı etmesi, felsefi açıdan ciddi sorunlar yaratır. Örneğin, GSYİH’nın yüksek olduğu bir toplumda, gelir eşitsizliği uçuruma gitmişse, bu toplumun gerçekten “başarılı” olup olmadığına dair bir soru işareti oluşur. Hangi değerler toplumun refahını tanımlar?
Etik açıdan, GSYİH’nın ölçtüğü şeyin adil ve kapsayıcı olup olmadığı da sorgulanabilir. Eğer bir ülke ekonomik büyüme sağlarken çevreyi tahrip ediyorsa, bu büyüme aslında yanlış bir başarı mıdır? Ayrıca, toplumun refahını artıran bir başka unsuru, yani bireylerin eğitim seviyelerini, sağlık hizmetlerine erişimlerini ve özgürlüklerini ne zaman hesaba katacağız? Eğer GSYİH’yı yalnızca sayılarla ölçüyorsak, etik olarak, bireylerin değerini ve toplumun genel refahını görmezden mi geliyoruz?
Felsefi Bir Tartışma: GSYİH ve İnsanlık
GSYİH’nın toplumu ve ekonomiyi nasıl ölçtüğü üzerine bu düşünsel keşfi yaptıktan sonra, temel soruyu sormamız gerekir: GSYİH gerçekten neyi ölçer? Bir ekonominin büyüklüğü ve başarısı, yalnızca parasal değerle mi tanımlanmalıdır? İnsanlar ve toplumlar arasındaki ilişkiyi, değerleri ve refahı hesaplayabilmek için başka hangi ölçütler kullanabiliriz?
GSYİH’nın yalnızca bir rakam olması, bizim bu rakama ne kadar bağlı olduğumuzu sorgulatıyor. Yüksek GSYİH, “başarı” anlamına gelir mi? Peki, başka hangi ölçütler bize gerçek insan refahını gösterebilir? Hangi değerleri ve insanlık durumlarını göz önünde bulundurarak, GSYİH’yı daha etik, kapsamlı ve anlamlı bir şekilde değerlendirebiliriz?
Felsefi bir bakış açısıyla, GSYİH’nın sadece sayılardan ibaret olmayan bir dünya algısını yansıttığını unutmayalım. Bu rakamların, toplumların neye değer verdiği, neyi üretip nasıl yaşadığı ile doğrudan bir ilişkisi vardır. Fakat bu ilişki, her zaman net ve kesin olmayabilir. Bu yüzden, GSYİH’nın ölçtüğü şeylerin ötesine geçmek, insanlık ve değerler üzerine daha derin bir düşünsel yolculuğa çıkmamız gerektiğini unutmamalıyız.